Başkan Yardımcısı Yılmaz: Terör demokrasinin ve kalkınmanın düşmanıdır
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Ülkeyi başkalarının değil, seçilmiş demokratik lider ve kadroların yönettiği bir noktaya geldik. Şunun da altını bir kez daha çizmek istiyorum: Demokrasinin ve kalkınmanın düşmanı terördür. Terör ise devletin düşmanıdır.” Hem demokrasi, hem kalkınma.”
TBMM Genel Kurulu’nda 12. Kalkınma Planı’na ilişkin görüşmelerin ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı. Çevre dostu, afetlere dayanıklı, gelirini adil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir Türkiye vizyonuyla Türkiye Yüzyılında Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını sürdüreceklerini söyledi.
Milletvekillerinin Kalkınma Planı’na yönelik eleştirilerine yanıt veren Yılmaz, “Elbette kalkınma sadece ekonomiden ibaret değil, ekonomi de kalkınmanın çok önemli bir parçası, vazgeçilmez parçalarından biri. Ekonomik büyümenin yanı sıra çevre de önemli” dedi. sosyal adaleti ve nesiller arası adaleti de ifade eden sürdürülebilirlik konuları ve ayrıca 4. boyut olarak ‘kalkınma’ kavramının vazgeçilmezi olan yönetişim konuları, 12. Kalkınma Planımızı da bu geniş kalkınma vizyonu ve anlayışıyla hazırladık. Ekonomik boyuta, sosyal adalet boyutuna, çevre boyutuna, afet boyutuna da değinerek, “Yönetişim boyutu bu planın temel ayaklarını oluşturuyor” dedi.
KALKINMA PLANI BİR SÜREÇTİR
Cevdet Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti:
“Gelişmeyi, dünya sorunlarının sona ermesi ve yeryüzünde bir cennetin kurulması olarak algılarsak, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir gelişme yoktur. Kalkınma bir süreçtir, daha kolay sorunları çözme, daha kaliteli sorunlarla uğraşma sürecidir. Sorunlar devam ettiği sürece devam edecektir. Dünya devam ettikçe önemli olan kolay sorunları, temel sorunları çözmektir.” sorunları çözmek ve daha gelişmiş, daha nitelikli sorunlarla uğraşmak, bizim yaptığımız da bu. Bir hedefe ulaştığımızda ‘Tamam bitti, yapacak bir şey kalmadı’ deriz. “Sadece ‘diyoruz’ demiyoruz, yeni hedefler koyuyoruz, ülkemizi her alanda ileriye taşımak için çaba harcıyoruz. Yine bunu yapmayan, belli hedefler koymayan hiçbir ülke yok. Türkiye Cumhuriyeti olarak biz hâlâ bunları yapıyoruz.”
‘DÜNYADAN ALDIĞIMIZ PAYI ARTIRDIK’
Cevdet Yılmaz, muhalefet partisi milletvekillerinin ‘Plan hedefleriyle ilgili önceki dönemleri değerlendirmediniz, analiz etmeden yeni plan yaptınız’ şeklindeki eleştirilerine yanıt verdi ve şunları söyledi:
“Plan hedeflerini değerlendirmediğimiz ve özeleştiri yapmadığımız gerçeği yansıtmamaktadır. Plan öncesi gelişmeler bölümünde yapılan analizler ve Cumhurbaşkanlığı yıllık programında yapılan mevcut durum analizleri küresel, ekonomik, sosyal ve çevresel tüm konuları kapsamaktadır. sonuçları etkileyen faktörler. Dolayısıyla bu planlar geriye dönük bir değerlendirme yapılarak hazırlanıyor. Şunu da ifade edeyim: Gelişmekte olan ülkelere göre daha kötü performans gösterdiğimiz söylendi, daha doğrusu performansımızı çok fazla artırmadığımız belirtildi. Baktığınızda Türkiye 1982 ile 2002 arasında ortalama yüzde 4 büyüdü, 1982 ile 2002 arasında yirmi yılda ortalama yüzde 4 büyüdü, AK Parti döneminde ortalama yüzde 5,4 büyüdü. ve Cumhur İttifakı döneminde 2003’ten 2022’ye kadar geçen sürede ortalama büyüme hızını geçmişe göre 1,4 puan artırdı.Çin bu süreçte çok büyüdü ve dünyadaki payını artırdı.Baktığınızda sevgili dostlar, Çin hariç gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyüme hızı yüzde 4 olurken, Türkiye yüzde 5,4 ile bu oranın oldukça üzerinde bir performans sergiledi. Çin dışındaki gelişmekte olan ülkelere baktığınızda , Bu 2003-2022 döneminde 4’lük bir performans sergiledik ve yine 1,4 civarında fark yarattık. Dünyadan aldığımız payı artırdık. Dünya üretiminden payınızı artırırsanız, dünya ortalamasından daha hızlı büyümüşsünüz demektir, diğerlerinden daha hızlı gelişmişsiniz demektir.
Çin’in gelişmekte olan ülkeler arasındaki payının 2003-2022 döneminde yüzde 13’ten yüzde 31’e çıktığını kaydeden Yılmaz, “Çin’in bu yükselişi tüm ülkeleri oransal olarak geriye itti. Buna rağmen biz dünyadaki payımızı artırdık. Çin’in buna rağmen Türkiye’nin küresel gelirden aldığı pay diğer ülkelerin aleyhine önemli ölçüde artarken, Türkiye bu dönemde küresel gelirden aldığı payı artırmayı başardı.2000’li yılların başında ülkemizin milli gelirinin dünya gayri safi yurtiçi hasılası içindeki payı yüzde 0,80 iken, 2022’de yüzde 0,90’a çıkacak. “100 milyona çıktı, 2023’te yüzde 1,02’ye ulaşarak yeni bir rekor kırması bekleniyor. Dolayısıyla Türkiye dünyadan daha büyük pay alan bir ülke haline geldi ve geçmişe ve dünyaya göre daha hızlı büyüdü” dedi.
‘İhracat hedefimiz 241 milyar dolar’ hedefinin 255 milyar dolar olarak gerçekleştiğini kaydeden Cevdet Yılmaz, şöyle konuştu: “Finansal tarafta, enflasyonla ilgili tarafta, bazı finansal piyasalarla ilgili tarafta Son dönemde yaşadığımız bir tecrübe var; reel ekonomi tarafında performansımız çok güçlü ama finansal tarafta mutlaka zaaflarımız var, o kadar.” “O yüzden artık finansal tarafa odaklanıyoruz. Enflasyonu düşürecek, istikrarı sağlayacak önlemler alıyoruz. Dolayısıyla elbette geçmişi analiz ediyoruz ve geçmiş performansımızı da dikkate alarak geleceğe yürüyoruz. Ekonomi büyüyor, sosyal adaleti ihmal etmiyoruz, AK Parti döneminde sosyal adalet konusunda birçok adım attık” dedi.
‘ÜÇ BOYUTLU BİR YOKSULLUK STRATEJİMİZ VAR’
12. Kalkınma Planı’nda çok önemli politikaları hayata geçirmeyi düşündüklerini belirten Cevdet Yılmaz, “Burada yoksullukla mücadele konusunda üç boyutlu bir stratejimiz var. Bu sadece yardımların yoksullara dağıtılması sorunu değil. Birinci boyutumuz, makro boyut: İstikrar, büyüme, enflasyonun düşürülmesi, istihdamın arttırılması, bunların hepsi aynı zamanda yoksulluğu azaltan olaylardır, dolayısıyla makro düzeyde yoksulluğu azaltacak bir çerçevemiz var. İkincisi: Yoksullukla mücadele stratejilerimizi ekonomiye entegre ettik. sektörel düzeyde kesim politikalarımız var. Eğitimde fırsat eşitliğinden, sağlık hizmetlerinin tüm topluma yayılmasına kadar sosyal güvenliğin şemsiyesini yükseltmemiz gerekiyor. Tüm bunları entegre ettiğimiz yoksulluğu azaltma stratejimiz var, verdiğimiz hizmetler KÖYDES, sektörel KOBİ politikamız, bölgesel kalkınma politikamız gibi projelerle kırsal kesime ve tüm topluma sunuyoruz.Bu makro düzey ve sektörel düzey dışında üçüncü düzeyde de vatandaşlarımıza takviyeler sunuyoruz. Biz bunu bir bütün olarak görüyoruz ve bu sayede başarıya ulaşıyor ve sosyal yapımızı güçlendiriyoruz” dedi.
Cevdet Yılmaz, milletvekillerinin ‘Tarıma yeterince önem vermediniz, payı azalıyor’ şeklindeki eleştirilerini şöyle sürdürdü:
“Tarım gerçekten stratejik bir branş. Özellikle son dönemde yaşanan jeopolitik gelişmeler, iklim değişikliği, değişen tüketim kalıplarıyla birlikte stratejik konumu daha da güçlendi, gıda güvenliği çok önemli. Dolayısıyla tarıma da bu açıdan bakıyoruz, stratejik bir sektör. sektör, tarım ve gıda konusuna stratejik bir alan olarak bakıyoruz. Gelişmiş ülkelerin bütün kalkınma hikayelerine bakın, tarımın milli gelirdeki payı göreceli olarak azalıyor. Bunun nedeni tarım hacminin daralması değil, Sanayi ve hizmetlerin nispeten daha hızlı büyümesi kalkınma sonucunun doğal bir gereğidir ancak burada önemli olan ülkenizde yeterliliği sağlayacak bir üretimin sürdürülmesi ve topraklarınızın verimli kullanılmasıdır.Yaşlı nüfusun artacağını biliyoruz. Özellikle önümüzdeki dönemde tarımda ve kırsal alanda artış gösterecek; genç nüfusu tarıma ve şehirlerin çeperindeki gençleri, kırsal ve kentsel yaşamın aynı anda yaşanabileceği yerlerde çekecek politikalar. Girişimcileri tarıma teşvik edecek çok güçlü politikalarımız da var. “Bir kez daha tarım politikalarımızı planladık ve destek sistemlerimizi bu çerçevede gözden geçireceğiz.”
Yılmaz, eğitimdeki üniversite sayısını 76’dan 208’e çıkardıklarını, AK Parti’den önce yurt kapasitesinin 183 bin olduğunu, geçen yıl itibarıyla ise 954 bine ulaştığını belirterek, “Toplam nitelikli öğrenci sayımızı artırdık” dedi. 19 bin olan sağlık yatak sayısı 172 bine, 19 binden 172 bine, “Bunu yaptık. Bunlar kaynaklarla, yatırımlarla elde edilir. Bu da devletimizin kaynağıyla, bütçenin iyi yönetilmesiyle oluyor, biz de bunları başardık” dedi.
Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, HEDEP milletvekillerinin ‘demokrasi’ eleştirisine şöyle yanıt verdi:
“Demokrasi ve kalkınma ilişkisini anlattınız; demokrasi ve kalkınmanın birlikte ilerleyen süreçler olduğuna yürekten inanıyorum. Bunu teorik olarak söylemiyoruz, yaşadık, Türkiye olarak yaşadık. Geçmişte demokratik tabular, vesayetçi demokrasi, bugün doğru bulabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, destekleyebilirsiniz ama temel hak ve özgürlükler alanının genişlediği, vesayet yapılarının genişlediği bir Türkiye’ye geldik. Elendiniz, doğru bulabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, destekleyebilirsiniz ama milletin seçtiği kişinin yönettiği bir Türkiye’ye geldik, bu çok değerli. Ülkeyi başkaları değil seçilmiş demokratik başkanlar ve ekipler yönetiyor.Şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum: Demokrasinin ve kalkınmanın düşmanı terördür.Terör hem demokrasinin hem de kalkınmanın düşmanıdır.Neden düşmandır? Terörün olduğu yerde temel hak ve özgürlüklerinizi kullanamazsınız, ailenizi, çocuklarınızı pikniğe bile götüremezsiniz; Terörün olduğu yerde nitelikli insan ve sermayeyi tutamazsınız. yatırım ortamını iyileştiremezsiniz; Terör ortamında sermaye kaçar ve başka yerde harcanır. “Terör en büyük zararı doğu ve güneydoğuda yaşayan Kürt vatandaşlarımıza verdi.”
Yılmaz, PKK’nın hiçbir zaman Kürtlerin temsilcisi olmadığı gibi, DEAŞ’ın da hiçbir zaman Müslümanların temsilcisi olmadığını kaydetti. Yılmaz, “Kürt vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek, onlarla konuşmak için aracılara ihtiyacımız yok. Biz Kürt vatandaşlarımızla her zaman konuşuruz, her türlü konuyu tartışırız, bundan şüpheniz olmasın. Biz kimliklere saygılıyız, biz geçmişi ve medeniyet birikimi olan bir ülke. “Çeşitliliklerimiz var, kimliklerimiz çok; Bütün bu kimliklere saygı duyuyoruz ama hiçbir zaman kimlik siyasetine girmedik ve girmeyeceğiz.”